18 Aralık 2009 Cuma

...

gel
susmadan dualarım
sırat köprüsünden geçiyorum daha ölmeden
acıdan beter
azaptan elem
merhameti inandırıcı gelmiyor tanrının
sen bana gelmeden

gel
son duam
susmadan fısıltıya dönüşen haykırışlarım
açılmış ellerimi topraklar örtmeden
içim can çekişiyor hala
gel
ölmeden...

21 Ekim 2009 Çarşamba

...

yıllarla birikmiş tüm kayıplarımın
açık yaralarının üzerine örtünmüş
kabuk bağlamış yalnızlığımı söküp
merhem gibi uzandın boylu boyunca
sonra
zımparayla kazıdın kendini hunharca
eskisinden daha derin yaramdan
bir anda
ve artık kalmadı kanım
pıhtılaşıp kapanmaz bu yalnızlığım...

çok acı
farkında bile değilsin aslında bana ne yaptığının...

6 Eylül 2009 Pazar

...

hala düşlerim senin
hala senin tek bir sözünle gerçekleşebilir...

artık
sana karşı
tüm dünyaya karşı bir aşk bu
dualara uzanıyor
kirli ellerim
her şeye rağmen
tek başıma
ya bu dünyayı yenip
fethedeceğim
ya da
teslim olmadan
savaşıp sonuna kadar
öleceğim

yine çift kişilik sevmelerim
haklılığımı ispatlıyor
pişmanlıklarla yüklenmiş geçmişim
bu sefer başka
bu sefer
pes etmeyeceğim...

25 Ağustos 2009 Salı

...

tek ihtimalli bir insanın hikayesi bu
ikinci bir şansı olmayan
yüreğinin son çırpınışıyla aşkı bulmuş
kaybederse yenisi olmayan

tek ihtimalli bir insanın hikayesi bu
yaşamla ölüm arasında gerilmiş ipi
denge kurmaya çalışarak
yeşil örtü üzerinde sapsarı ayçiçek tarlalarına
son gücüyle varmaya çalışan yalpalayarak

tek ihtimalli bir insanın hikayesi bu
ikinci bir şansı olmayan
yorgun bedeni savaşmaya hazır uğruna
ama kaybetmeye gücü olmayan
sonu başkasının dudaklarında yazılan
tek ihtimalli bir insanın hikayesi bu...

24 Ağustos 2009 Pazartesi

...

sevmeye rağmenlerin olsun
rağmen sevmeler yerine
göre göre
bile bile
herşeye rağmen kal, sakın gitme...

...

boğuluyorum
biraz nefes
bir güzel haber
bir gelsen
bahar olacak
duman kaplı
katran ciğerler

kusuyorum
biraz ekmek
bir güzel haber
bir gelsen
ziyafetlerde doymayacak
bir bardak suyu bile
fazla gören midem

ölüyorum
biraz nefes
biraz ekmek
biraz su
bir gelsen
yeniden dirilecek
ölüme çağrı yapan
bu titrek beden

boğuluyorum
biraz nefes
bir güzel haber
bir gelsen...

...

ben yoktum
varmış gibi dolaştım dünyada
ellerim titrerdi
günde üç paket sigara
midem boşuna iflas etmedi
açlığa bağımlılıkta

bir yanım hep boştu benim
kimi koyduysam dolmadı
biçimsiz kaldı boşluklarıma
battı acıttı

ben yoktum
oku dediler okudum
çalış dediler çalıştım
gül dediler güldüm

gülüşlerimin uçları keskindi
gamzelerimi oydu
asılı kalır batardı yokluğuma
kirpiklerim
göz yaşlarıyla sulandı geceleri
ondan bu kadar uzun ve keskin
düşsüzlüğümle bilendi hayata
kapandıkça gözlerim

ben yoktum
sev dediler sevdim
sev dememi beklediler
gittim
çünkü ben
sevemez sevilemezim diye bilirdim

ben yoktum
bir yanım hep boşluk
hayat bir geri sayımdı
cennete kandırarak kendimi
kaç kere düşledim
şakaklarımda bir namlu serinliğini
kırmızı sıcak küvette kesik bileklerimi
avuçlarıma dokundu ilaçlar saatlerce
avuç avuç düşledim ölümü
sebebim yoktu
ne yaşamaya,
ne ölmeye
durdum.

sen geldin
sarılmak sana, ellerini tutmak
saçlarını yüzdürmek dudaklarımda
tamamladın beni
ve ilk defa nefes aldığımı hissettim kollarında
sen geldin
ben var oldum
diyorsun ya bana
benden sonra ne değişecek ki hayatında
sen düşlerim oldun
sebeplerim oldun
yaşamaya
ölmeye
senden önce kimse için göze alamazdım
yaşamayı doyasıya
veya
ölmeyi umarsızca...

23 Ağustos 2009 Pazar

...

düşündüm
gitmeyi
geride bırakıp seni...

ruhum parça parça koptu tenimden
bildiğim tüm acıları tattım teker teker
hiç biri bu kadar yoğun gelmemişti
geleceği düşlemeye çalıştım sensiz ve güzel
senden başka düşüm kalmamışki

kalbimin atışı yavaşladı birden
nefes
biraz nefes almalıyım
kokun tenimde
saçların yüzümde hala

düşündüm
gitmeyi
geride bırakıp seni
yüklerim zaten ağır
ölmek hiç bu kadar tatlı gelmemişti

şiirlerim biter ardından yazamam tek bir satır
göz yaşlarım kurur
içim susar
yaşamaya mecbur kalsa da bedenim
karşıdan karşıya geçerken sağa sola bakmaz gözlerim

kitaplar kör olur
filmler dilsiz
şarkılar sağır
sadece
nefes alırım,
gerisi ölüm
sensizlik kabir azabım...

düşündüm
gitmeyi
geride bırakıp seni
sadece düşündüm senden vazgeçmeyi
öldüm
nasıl vazgeçerimki senden
düşünmesi bile öldürürken?

hayatımı anlamlandırmak için son kurşunumsun sen
gidersen
düşman elinde ölüme mahkum
veya ölmeyi yeğletecek işkenceler kalır
gidersen
tek umudum ölmek olur senin elinden...

...

dalga dalga geliyor hayat
bir de sen vurma
denizin ortasında kapkaranlık
sadece senin ışığın engel kaybolmaya
kapatma gözlerini
susma
boğulurum bu ıssız sularda
denizim
deniz fenerim
hırçın dalgaların hoyratlığıyla
bir de sen vurma
boğulurum yıpranmış gemimin
köhne yoksulluğunda

yıldızların içinden
bir sen parlak
bir sen varsın
uğruna yaşanacak...

22 Ağustos 2009 Cumartesi

...

aldatmak aldanmaktır aslında
imzasıdır sevginin bitişinin
aldatan geri dönse de pişmanlıkla
aldatmışlığı bırakmaz gözlerini suçlulukla
ve korkusunun gölgesi kaplar zamanı umarsızca

soru işaretleri cevaplardan daha iyidir
bazen.
bilinmezlikler alışkanlıklardan daha iyidir
varsayımlar gerçeklerden daha hafiftir
kalbimi sıkan yumruktan daha zariftir

hayatın metresiyiz
aldatılmak
aldatmak
aldanmak
seçim değil

hataların bedelini ödemek
ve zor olsa da gidebilmek
aldattığından.
yeni bir sayfa açmak
ve yeni bir sayfa bırakmak geride
tüm yargılara rağmen
kabullenip aşkı
aşka doğru koşmak
ölümüne...

üçüncü yol bırakmaz bazen hayat
sevdiklerimizi acıtmak
veya
sevdiklerimizden acımaktan başka...

21 Ağustos 2009 Cuma

...

başını gömersen
geçmişin sularına boğulursun
kaldır başını bak ufka
ne kadar parlak güneş

dünler geçti ve bitti
hatalarımız bileklerimizde pranga
bugün karışık akıllarımız
ne varki elimizde gelecekten başka

herkes öder bedelini günahlarının
tek tarafa yüklenemez bedelleri
ortak günahların

kaldır başını bak ufka
ne kadar parlak güneş
haykırıyor özgürlüğü her sabah

gel benimle
bilinmezliğe kaçalım
tüm pişmanlıklarımızı
aşkımızda boğalım

gitme
vur
öldür beni
sen bilemezsin
hissizliğin katlanılmaz zehrini

sensiz bir günümü yaşayamazsın
kaldırmaz yüreğin
ve sen bana
söküp tüm umutlarımı ruhumdan
hislerimi yok edip
dalgınlıkla kesilen elinin
kıpkırmızı kanına acıyı hissetmeden
boş boş bakan
her gece ölüme duayla yatan
eski halime
dön diyorsun

umutsuz bedenime
seninle bir geleceğin
parlak umutlarını ekip
bunun uğruna bilip bilmediğin
onlarca fedakarlığımla
sana yepyeni yarınlar hazırlarken
benim ellerimden çıkma
yanlış bir bahaneyle
benim ellerimi bırakıp gitmeye
ayrılıktan beter pimanlıklarla
beni acıtıp üzmeye meylediyorsun

gitme
ölümden beter olur yokluğun
her gece kapadığında gözlerini
ya da yıldızlara açtığında
arkanda bıraktığın enkazım gelir aklına
göz yaşlarım ıslatır gülüşlerini
edemediğim ahlarım tutar
zorluklarsa seni yıldıran
her zorun daha zoru var

gel benimle
bilinmezliğe kaçalım
tüm pişmanlıklarımızı
aşkımızda boğalım

gitme
vur öldür beni
sen bilemezsin
aşkın yokluğunda
yalnızlığın kasvetini
suçsuz cezaların kahreden gecelerini

gitme
vur öldür beni
aksın kanlar şakaklarımdan
katalizör değil insanoğlu
sağ çıksın yalnız kalan
üç kişilik aşlardan...

20 Ağustos 2009 Perşembe

...

korkuyorum
gidersen affedemem seni
gidişinle günaha bulanır ellerim
günahlarımın savunması sevgimde kalmaz geriye
nefret ederim kendimden
nefret edersin benden
nefret ederler senden
korkuyorum
sözlerin mahşer
gidersen
kurulur cehennem...

17 Ağustos 2009 Pazartesi

...

gözlerin
bir çift kutup yıldızı
yönümü şaşırdığım hayatta
gözlerin gösterdi mutluluğun var olduğunu

sözlerin gül
sözlerin hançer
sözlerin mahşer

gözlerine çevirdim gemimi
sözlerin rüzgarı yelkenimin
susarsan
kaskatıyım, nefessiz
kaparsan gözlerini
kaybolurum hiçliğin ortasında
ellerine bıraktım yarınlarımı
çaresiz

sözlerin
ya gül
ya hançer
sözlerin mahşer
sözlerin ya cennet bana bu dünyada
ya da ebedi cehennem...

...

üzmek
üzülmek
kaybetme korkaklığımın hoyratlığı bu
alternatifsiz çareşizliğimin
ellerinde duruyor boynum
sarıl
veya sık son nefesime kadar

yalnızlığım kışkırtıyor aklımı
bilinmezliklerin sisinde
vageçebilme ihtimalinin
dayanılmaz korkusunun hırçınlığı bu

özür dilerim
bu kadar üzmeye nasıl el verdiki yüreğim
korkuyorum
senin korkularının toplamından daha fazla
sensizlik korkum
zaman
zaman
zaman
sonunda senin olacağın zamanlar kabulüm
ama ufak bir ihtimalde olsa
geleceğimde toplu iğne başı kadar bile sensizlik
korkutuyor
ölesiye

korkudan titrerken yüreğim tut ellerimi
dudakların fısıldasın sevgini
korkularımı söndürmek için
bir muma üfler gibi...

13 Ağustos 2009 Perşembe

...

yirmi dokuz harf
bir sevgili
mısraların sonu gelir mi?
içimde bu kadar büyükken sevgi
ardı sıra üşüşüyor aşk sözcükleri
susmak yok
haykırmak zamanı şimdi...

...

gece karanlık
ay kıskanç
ışıldıyor tüm yıldızları saklayarak
sadece kutup yıldızını bırakıyor geriye
kıyamayarak

sokak lambaları
evlerin ışıkları
neon tabelalar
araba farları
tüm yıldızlar pes ediyor
sadece ay ve kutup yıldızı
tüm güçleriyle direniyor
ve her şeye rağmen parlıyor
tüm şehire inat
tüm insanlığa inat
karanlığa ve ışıklara inat
beraber gökyüzünde
aşklarını haykırıyor...

10 Ağustos 2009 Pazartesi

...

haykırıyorum ismini her gece
kımıldamadan dudaklarım
sessizce
çığlık çığlık içim
her nefesim isminden bir hece
ürperiyor meleklerin kanatları
duydukça sessiz haykırışlarımı
sensiz karanlıkta ince ince

dualar yolluyorum gökyüzüne
ve bir önceki geceden kalmış
yere düşen dualarımı topluyorum
avuçlarımla
yüzüme sürüyorum
alın yazım olsunlar diye

gözlerim uykuya kapandığında
yanımda sen
yanında ben
nefesin dokunuyor nefesime
mesafelere rağmen...

9 Ağustos 2009 Pazar

...

masumiyet
doğduğumuzda kaybettiğimiz
ilk ağlayışımızla hayata
günahlara bulanır insan yaşadıkça
hataların tek savunusu var
cehennem kapısının aralığında
aşk
sırlarımızın mazeret olduğu doğrularla

kalmak
katlanmak
kolay
vicdanı kandırır insanı hatalara
çoğu zaman

fedakarlık aslında
sırlarımızı alıp acıtmadan
yanlış sularda çırpınmak yerine
doğru denizlere yelken açıp kaçmakta
bahaneler bunun için vardır ayrılıklarda

kirli bir sayfayı karalamak
karalanmış bir sayfayı izsiz bırakmak
yolu yok
yaşanabilir mi paramparça dağılmış hayatlar
görünmez kırık cam parçalarına basmadan?

yeniden başlamak gerek bazen
belirsizliğinden korkmamak geleceğin
derin bir nefes kapalı gözlerin
korkutsada atlamak gerek bazen
herşeyi göze alarak
hala seni tutacak biri varken...

...


6 Ağustos 2009 Perşembe

...

tenin ıssız koyların sakin denizi
nefesin gün batımının sakin meltemi
gözlerin ruhumun uysallaştıran efendisi
dudakların yunuslarn uzun nefesi

sen
ben
geride kalana kalmaz nefes

öldürmeden birimizi
geride bırakamayız
öznesi kalan yarım cümlelere
sığamayacak kadar anlamlıyız...

3 Ağustos 2009 Pazartesi

...

gecenin süsü yıldızlar gibi
karanlığımda gözlerin
körebe oynuyorum hayatla
ellerin yönümü bulan ellerim
seninle dokunuyorum
düşlerimden gerçeğe damlayanlara
hadi herkese inat buluşsun dudaklarımız
hadi herşeye inat kavuşsun yalnızlıklarımız
sırılsıklam ıslansın gerçeğimiz
sağnak düş yağmurlarımızla...

...

kışın ardından gelir bahar her zaman
hasrettir çiçeklere
kışı yaşamaya korkanlar
doğrular zordur yanlışlar kolay
bu yüzden uyar şeytana insan
ve bu yüzden cehennemdir korkaklara hayat
tanrı affetmez suçsuzları terkedenleri
yeryüzündeki aleve
korku mazeret değildir hiç bir şeye
sevmekse yeter aklanmaya
herşeye...

2 Ağustos 2009 Pazar

...

çekiliyor kanım gözlerimden
ellerim güçsüzleşiyor
uğruna savaşacak gücüm varken
kaybetmeye gücüm kalmadı artık
bu hayatta çok şey kaybettim ben

midem sensizliğe isyan açlık grevinde
ciğerlerim nefes almakta ürkek
tereddüt ediyor kalbim atarken
asırdan uzun geçiyor uykusuz günlerim
galiba bırakırsan beni
kendimi öldürmeme gerek kalmadan
pes edecek amaçsız, anlamsız bedenim...

30 Temmuz 2009 Perşembe

...

işkence gibi yaşamak
nefes almak zor
sürekli uyumak istiyorum
ve uyku haram gözlerime
tüm hayallerim paramparça
gelecekten isteğim yok
bomboşum seni çıkarınca
hemde ne uğruna

yalandanda olsa gülümseyemiyorum
göz yaşım çıkmıyor artık
ağladığımda
oysa yanımda olmanı
gülüşlerimden
besteler yapmayı dilerdim sana
veya giderken
kapatmayı tüm yollarını gözyaşlarımla
içim yok
ruhum ölü
hayat anlamsız yokluğunda

ellerimi ellerine verdim
içimde kalan son çocuksuluğumla
gözlerimi gözlerine verdim
içimdeki son güven damlasıyla
konuşamıyorum titriyor sesim
göz yaşım çıkmıyor artık
ağladığımda
bildiğim gibi değil bu sefer
ilk defa hayatımda
hayallerim yok
düşlerimi de götürüyorsun yanında
ve sana yazacağım tüm şiirleri

mutluluğa yaklaştım ilk defa
dokundum
kanatarak söküyorsun şimdi içimden
yalnız, kimsesiz ve anlamsızım
hem de ne uğruna

suçsuzum ama cezalıyım hayata
sen veya ölüm
tek dileğim bu şu anda...

27 Temmuz 2009 Pazartesi

...

iki yüzü vardır aşkın
korkaklara esaret
göze alabilene cennet bahçesi

dikenli sapın ucundaki güle yürürken
bırak kanasın ellerin
acısın aşk uğruna günlerin
zaman yıkar geçer
herşeyi
bırakmaz geriye acıları bile

kendi hayatları yetmiyor kimseye
hayata sanık insan
herkes yargıç sevdiklerine

suçluysan ortağınım
suç ortağım
cezamız müebbetse birlikte
seve seve katlanırım...

16 Temmuz 2009 Perşembe

...

bir koza örüyoruz etrafımıza,
acılardan, mutluluklardan,
mecburiyetlerden, sorumluluklardan,
korkulardan, gerçeklerden, yalanlardan
bir koza örüyoruz ellerimizle yıllarca uğraşarak
ve kelebek olma zamanımız gelince kıyamıyoruz emeğimize,
korkuyoruz veya alışıyoruz güzelliğimizi örten bu ipek örtüye,
parçalayıp atamıyoruz kendimizi özğürlüğe,
tüm değerimizi,
tüm güzelliğimizi
içinde çürüttüğümüz kozaya dönüştüyor hayatımız,

ne kadar güzel ve değerlisin bir bilsen,
kozandan çıkıp rengarenk kanatlarını bir görebilsen.
uçulacak o kadar çok yer varki
ve kanat çırpışlarınla beslenecek rüzgarlar
ve koskoca bir dünya var etrafımızda,
içindeyken güzel, güvenli ve yaşanabilir olan kozamız
bir gün işi bittiği için çürüyüp yok olunca
ya şaşkın bir kelebek olacağız
uyuşmuş kanatlarımızla uçmayı beceremeyen ,
ya da mutsuz bir kelebek olacağız
kalan ömürümüzü kaçırdıklarımıza yetiremeyeceğimizden...

...

o kadar büyüksün ki düşlerimde
o kadar güçlü ki
ve bir o kadar yalnız ki sevgin gönlümde
dünyayı ters çeviririm
saçının bir teli düşmesin yere diye...

...

var mıdır yeryüzünde
gömmemi istediğin aşkımın
üzerini örtmeye yetecek kadar toprak?
yok mudur
sihirli bir kelime
mucizeleri oldurup aklını tekrar karıştıracak?
var mıdır?
yok mudur?
bir varmış bir yokmuş derler
yokmuşların çokmuşta
kalmadı mı varmışlar sende?
biraz,
bana kadar?..

...

yanlış suların yalnız korsanıyım
derin gözlerine demir attım
fırtınalı limanların sakin seyyahıyım
buz gibi ellerine kalbimde ateş yaktım
pusulasız, yıldızsız, dümensiz gidiyorum
beynimin milyonlarca kıvrımının hepsinde sen varsın
doğrularım belirsiz, sadece seni biliyorum

yanlış suların yalnız korsanıyım
yanlış limanlarda batık hayatım
kapkara yosunlarla örtülü gözlerim
küreklerim kemikten
sisler, sigara dumanım
iki gözü de gören, derbeder
yanlış suların yalnız korsanıyım
gel alabora olalım beraber...

...

başka hiçbir şey kalbi
aşkın yokluğu kadar boşaltamaz,

üç noktalı sonların
tek noktalı cümlelerin
milyonların içindeki bir nokta kadar dünya
ve noktanın milyarlarca noktasından birisin aslında

yaşamak alışmaklar bütünüdür
sana alışırsam bir gün ölürüm
alışır herkes her zorluğa
ama alışmak imkansız sensiz bir hayata

zamanın göz kırpmasından kısa hayatımız
gel aşkım
bu zamana birlikte göz kırpalım
günlerin uzun yılların kısa olduğu
ayrı iki aşık gibi hayatın dişlilerinde harcanmayalım

tüm tanıdıklarım
tüm tanıdıkların hakim
biz sanık
suç ortağım
cezamız neyse
seninle birlikte çekmeye razıyım

sabahında cehennem ateşinde kavrulsamda
senin gözlerinde biten her gün kabulüm...

14 Temmuz 2009 Salı

...

uzun zaman önceydi
ergen hoyratlığın bu bedeni terkedişi
sevmek kolay değil artık
ve uçucu değil aşklar eskisi gibi

son noktam
senden sonra bu kadar sevebilirmiyim birini?
senden sonra bu kadar sevebilirmi biri beni?
bak etrafına, kaç kişi var
senin beni, benim seni sevdiğim gibi seven?

senden sonra bu kadar denk gelebilirmi sevgi?
denk gelse bile
güvenmek kolay mı senden sonra?
yalnızlığa mahkum olmaz mı bedenim
senden sonra
gerçekten ölmez miyim?

son noktam
hayatım
canım
her şeyim
gerçekten
beni bu ıssızlığa terkedebilir mi yüreğin?

12 Temmuz 2009 Pazar

...

sensiz hiç bir şey yapmak istemiyor canım
ve sensiz hiç bir şey yapmıyorum
boğuyor beni sensizlikler
marmara kıyılarında boş sohbetler
parlak gün ışığında rüzgarlı yürüyüşler
sohbetler, düşünceler, hayaller
olmuyor
sensiz nefes almak bile zor gelirken

ölünür mü sensizlikten?
ya da ölüm daha mı kötüdür sensiz bir ömürden?

gel,
ruhum henüz ölmemişken...

2 Temmuz 2009 Perşembe

...

yemekten sonra güzel bir tatlı
yaz akşamı yürüşlerinde
serin bir dondurma
gibi değil
susamış çocuklar gibi
kana kana
istiyorum seni

kaldır başını
sil göz yaşını
topla kendini
kapat gözlerini
derin bir nefes al
ardında bırak herşeyi
düşünme
at kendini
geleceğe
benimle

parlak bir gelecek uzanıyorken önümüzde
gölgelere sığınarak yaşamak niye?
tüm karanlık korkuların
ışığıyım
ışığısın
senin
benim
bizim.
bu kadar güzelken yarınlar
nasıl vazgeçerki insan
ve niye?

kapat gözlerini
derin bir nefes al
ardında bırak herşeyi
kopar geçmişinin
seni tutan ipini
at kendini
geleceğe
benimle

27 Haziran 2009 Cumartesi

...

sensiz
bir gün
bir asır

bir gül
düşlerim ışıldasın
rüyada gibi
havada yürüdüğüm
yarı uykulu günlerimde
nefesinle yükselsin
yerden kesilen ayaklarım
beni saran bedeninde
dinlensin ruhum
uçsun yorgunluğum
yok olsun huysuzluğum


sen
en büyük umudum
en büyük korkum
gülüşlerim
göz yaşlarım
küsüşlerim
suskunluğum
sözlerim

sen
en gerçek düşüm
en düş gerçeğim

13 Haziran 2009 Cumartesi

...

bekliyorum
sessiz, çığlık çığlığa
seninle ve sensiz
aslında şu özlemek olmasa
ya da aşk özlemektir aslında
vazgeçtim vazgeçmekten
ellerin ellerimin
gözlerim gözlerinin
seni seviyorum
daha önce
kaç kere söylendiği
sana
kaç kere söylediğim
veya dünya üzerinde kaç kere söylendiği
umrumda değil
seni seviyorum
her gün ilk kez söyler gibi fısıldayarak kulağına
her gün yeniden severek
her gün yeniden
seviyorum...

5 Haziran 2009 Cuma

...

ayrılık
yalnızlığın görkemsiz zaferi
aptalca korkularımın esaretinde
bu güneş, bu deniz, bu yeşil
bir daha nasıl güzel görünebilir?
sadece bir cümle gerek
cesaret için
düştüğümde tutacak bir el
düştüğünde tutabileceğim bir el
zorluklara rağmen
mutluluğa ulaşacağını bilmek

ayrılık
ilk saniyesinden başlayarak kavurur pişmanlıkla
bu güneş, bu deniz, bu yeşil
bir daha nasıl güzel görünebilir?
sadece bir cümle gerek
cesaret için
yıpranmış korkularımı yok etmek
yeniden inanabilmek için

bu kadar yanlışsa
neden gözlerim kuru değil ardından
neden göğüs kafesimi boğuyor pişmalıklar
ve neden anlamsızlaştı bütün dünya

sadece bir cümle gerek
ve yeniden inanmak...

2 Haziran 2009 Salı

...

bugün
gözbebeklerine beşik yaptım gözlerimi
sigaramdan bir duman üfledim gökyüzüne
tütsülensin yıldızlar diye
rüzgara fısıldadım adını sessizce;

bugün;
gözlerinden eski yıllarının tortusu süzülürken
gamzelerin gülümseyişlerden uzak
kaybolmaya yüz tutmuşken;
rüzgarın elleri dolaşsın gece saçlarında
melekler kanat çırpıp geçsin yanından
kuşların gölgesi dökülsün omuzlarından
yeni bakışlarının önünde
yarınlarında, dünlerinde,
ama en çok bugünlerinde mutlu ol.
yıkılmış hayallerinin enkazından
kendine yepyeni hayaller kur.

her yeni yaşında yeniden başla hayata
her yeni yaşında yeniden mutlu ol...

12 Mayıs 2009 Salı

...

sabahın kör vaktinde
yarı uyanık,
tadı damakta tatlı bir düş takılı
açılmakta zorlanan göz kapaklarıma,
yatağımdaki boşluk bedenimden büyük,
boğazımda bir düğüm,
ilmek ilmek gerçek dolanmış boynuma,
ipleri başkalarının elinde bir hayata uyanıp.
mutluluk ve hüzün arası bir göz kapağı mesafesi aralık
soru işaretleri cevapsız, bulanık
aşk için yapılmazsa en büyük fedakarlıklar
nedir yaşamı anlamlı kılacak tanım?

30 Nisan 2009 Perşembe

...

tenine değsem tutamam kendimi ölürüm
dudakların dokunsa dudaklarıma
çekilmiş kanımın soğukluğundan üşürsün
seni seviyorum demeye yetmez kalbim
nefesim kesilir susarım gücenirsin
sen ölümümsün
kalarak yavaş yavaş
giderek bir anda beni öldürebilirsin
ama sen,
bu hayatta beni öldüren herşeyin en güzelisin...

28 Nisan 2009 Salı

...

gitme vakti
yarım inancımda gizlenen saklı maviliğe
son nefesin ciğerlerime misafirliğiyle
sessiz, sedasız, törensiz gitmeli
bedenim ham maddesine.

yaşamın bedelini ödedi bu yürek
mutluluk peşinde çırpınarak
başkalarının hatalarıyla mahkum
başkalarının ölümleriyle mahsun
yorgun, cesur
hatalarla dolu onuruyla
başkalarının korkularının karanlığına
kapatıp gözlerini
nabzın geri sayımında yok olmalı
hiç var olmamış gibi.

aşkı unutmaya çalışıp
hissizleşerek avutmama izin vermeden kendimi
vurun beni
yalnız başına kaldıramayacak kadar büyük bu sevgi
git diyorsa düşleri, gerçekleri
çırılçıplak, soğuk yalnızlığa bu ağır yükle dönmektense
kaybedilişi başlangıcında saklı bu savaşta
vurun beni
bacağı kırılmış mazlum bir at gibi.

aşkın gölgesinde ölümü düşlerken insan
hayat ve ön yargılar
ne kadar anlamsız ve kırılgan
sıcak kurşunun şakağa dokunduğu an
bir çığlık kopacak derinden
"durun!
vazgeçtiklerimizi yapmak aslında çok kolay..."
ama barut tozunun önü sıra koşan ölüm körkütük sağır
geçip gidecek en saf düşleri yakarak, durmadan...

25 Nisan 2009 Cumartesi

...

bir yumruk var midemde
beynimde binbir soru
gönlüm razı gelmez
seni bir ömür mutsuzluğa terk etmeye

ellerim bağlı,
göz kapaklarım yok,
içimde bir yer kanıyor
yokluğunun bilinmezliğinde,

senin kokuna büründü dünya,
ellerin olmadan eksik ellerim,
göz kapaklarıma çizildi gözlerin,
düşlerim senden ibaret
gülüşlerim, küsüşlerim.
yalnızlığın en ıssız halindeyim
özledim çok
çaresizim...

15 Nisan 2009 Çarşamba

...

sakin bir kumsalda
sessizce fısıldananları taşıyan
ılık rüzgar gibi
dokunuyor tenin tenime
öpmek yetmiyor
yutmak istiyorum dudaklarını
bulanıklaşıyor hayat
derin, masum gözlerinde

son hız geliyorum sana doğru
çıkmaz bir sokak olduğunu bile bile
duvarın ardını düşlüyorum
çarpışmanın öncesinde
korkudan kapanan gözlerimle...

...

bir nefes kadar aşk
ne eksik ne fazla
yağmur damlasının hayatı gibi
gökyüzünden betona
hızlı ve kısa...

23 Mart 2009 Pazartesi

...

ben kimseye böyle güzel bakmamıştım hiç
kimseye böyle derin sarılmamıştı sessizliğim
içimde bir fırtına palazlanırken
zincirlere vuruldu yasaklarla bedenim
sözlerim gursakta mahkum
ellerim ceplerimde esir
gözlerim ele verir ruhumu
ben kimseye böyle deli bakmamıştım hiç

açılsa gülümserken kirpiklerinin gölgesinde
taze pazar güneşiyle mahmur gözlerin,
ellerimde erise soğuk ellerin,
yanımda,
bir nefes kadar uzak dudakların,
telaşsız, masum, korkusuzca örtünsek geceye
ve yağmur damlaları düşse ürkekliğimize
yanlış zamanlara yüklesek pişmanlıklarımızı
aklasak kendimizi
tenha bir cumartesi,
ilk ışıklarıyla
güneşin
son nefesine değin...