7 Ağustos 2012 Salı

...

gece saçlarına yıldız yap parmaklarımı
gözlerine koy bakışlarımı
göz kapaklarınla sar beni
uykularına sakla
ama sakın ağlama
damla damla düşerim ben
kıyamam kirpiklerine tutunmaya

...

ve sen sus sonra
ama gözlerin meraklı kalsın
duyma ne söylediğimi
bedenin sarhoş mutluluk kaplı

ve sen konuş sonra
kelimeler olmadan
ben bileyim ne var aklında
dudaklarını içtiğim zaman.

22 Haziran 2012 Cuma

...

sustum
içim sustu
benden bir şey aramayın
sırlandım
yansır keyfi kederi dünyanın
şu ten denen örtüde
içim başka
kayıp
özlemek denen açık denizde
karadan yoksun
rüzgarsız
yıldızsız
fırtınasız
sakin ve huzursuz

özlemek
ölmekten iki harf fazla
bin gömlek acı...

7 Nisan 2012 Cumartesi

Manifesto

gerçek
katı, soğuk ve ciddi
kabul bir
insanlar uçamazlar
kabul iki
okul bizi eğitir
eğitim nasıl düşüneceğinin öğretilmesidir
kabullenirsen kalıba sığabilirsin
kabullenemezsen ayakkabının küçük gelmesi gibi
kalıbın sana acı verir
kabul üç
aşklar mükemmel olamaz
filmlerdeki gibi
kavuşma anında bitmez hayat
kavgalarla dolu prostata uzanan bir yol var
kabul dört
iş, para kazanmak içindir
para, satın almak içindir
sigara, yemek ve barınak dışında aldıklarım
ruhumun vadeli satışıdır
kabul beş
mutluluk kısa süreli anlar
ve o anları anmaktan ibarettir
kabul altı
yalnızlık kaçınılmaz doğandır
varolan insanlardan birkaçıyla
zaman zaman aldatırsın yalnızlığını
kaç kişiyle yatarsan yat
uykuya daldığında yalnız başına görürsün rüyalarını
kabul yedi
pişmanlık sahip olma garantisi verilen yegane şeydir
hayatın hiçbirimize borcu yoktur
hepimiz hayata borçluyuzdur
kendini öldürmek korkaklıktır
uyuşturucu beynini eritir
alkol arabayla birlikte kulanılmaz
sigara kanser yapar
kabul sekiz
aileler bizi bağlayan
her halkası kırmaya kıyamayacağımız sevdiklerimizden oluşan
kırılgan bir zincirdir
sadece yeni bir zincir takmayı kabul edince
eskisi zarar verilmeden sökülebilir
kabul dokuz
petrol, altın, elmas
hazır giyim, hazır yiyim
süpermarketler güzeldir
bunlar için harcadığımız paralar
başkalarını öldürmek için itinayla kullanılacaktır
yıldızların evreni hayalidir
starbucks evreni hizmetimizdedir
kabul on
isyan toplumdan dışlanmanın sebebidir
ne kadar uysal bir koyunsak
o kadar huzurla güdülürüz
mutlu ölmek için büyürüz
kabul onbir
evlilik kutsal bir bağdır
kudüs gibi kutsallığıyla mükemmel bir şekilde etkiler hayatımızı
o denli gereklidir
eğer biriyle sürekli sevişmek istiyorsak
bu isteğimiz
yüzlerce insan huzurunda imzamızla belgelenmelidir
kural oniki
çocuklar hayatın amacıdır
doğurduysak veya doğurttuysak bakmalıyız
belkide çocuk olayına hiç bulaşmamalıyız
kural onüç
şans, gereksiz zamanlarda işlerin yolunda gitmesidir
araban yokken kimsenin farını kırıp kaçmaması gibi
önemlidir
bunun için hergün tanrıya şükretmeliyiz
kural ondört
kurallar koyulmak için vardır
doğruluğu ve uygunluğunu tartışmak gereksizdir
topluma uymama konusunda ısrarcı davranırsak
yeni bir toplumla demir parmaklıklar ardında ıslah ediliriz
.
.
.
karar:
gerçek; katı, soğuk ve ciddidir
yaşamak; doğmak ve ölmek arasındaki erimiş kaşar peynirli köftedir
köfte; kıyılmış ve kızartılmış inektir

son söz:
bu metnin yapımı sırasında hiçbir sözcüğe zarar verilmemiştir...

...

galata kulesinin balkonundan
süzülürken
serbest düşüş ilkesiyle,
ölmek vesile
sadece bir an için
tekrar bir şeyler hissetmek
pişmanlık belki
belki korku
belki uçmak gerisin geriye
koyu lacivert gökyüzüne,
yere çarpmadan önce
bir an için
farkına varabilmek
bu dünyada yaşamanın güzelliğine,
sadece bir an
bir ömür bulamadığım sebeplere
sadece bir an
en büyük pişmanlıkla
dokunsam değer
ucunda ölüm olsa bile...

...

kaybedişin anatomisi,
o kadar tanıdık ki sözler,
iyi bir insan olduğumun ısrarı,
en az benim kadar çaresiz
kırılganlığı okşayan bahane sunumları,
o kadar tanıdık ki gözler,
acımanın acındırmaya dönüşümü,
o kadar tanıdık ki göğüsümdeki katı
midemin bir karış üstünü bastıran yumru,
suskunluğun tahriş eden gururu,
yalnızlığın kokusu havaya siner,
hep yanlış zamanların suçu,
hapiste yine ben....

...

soğukla sevişmiş şehir
terli, ıslak bir koku var havada
yorgun, ürkek damlalar
kışı bırakmış sakince toprağa
güneş durmuş sanki
yeminli her gece batmaya
saatler suskun bugün
dudaklar ağır, gücü yok ayrılmaya
çığ gibi büyüyor sessizlik günbegün
nefes almak yetmiyor yaşamaya
varlığından beri bu beden sürgün
sözler çoğaldı
boşaldı
yitirdi
her şeyi

bugün,
soğukla ürpermiş
sarınmış kendine
yokluğa sığınmış
körpe suskunluğumla
anlamsızım...

15 Şubat 2012 Çarşamba

...

gizil sözcükler yükselir avuçlardan
yokluğa yoklukmuş demek günah
veya sesimizi duyan biri
önemsemiyor güzel düşlerimizi
veya sesimiz kısık, kara
ulaşamıyoruz hayatlara

ölmek seçim olmaz kimseye
ama yaşamamanın tek alternatifiyse
gülmek gerçek olmaz her yüzde
geceden kalma yaşların salamurasında dudaklar

her ölüm bir avuç toprak
her gülüş yarım karış yalan
her gün yeni değil
aynı güneşi bıkkınlıkla doğuran
ne kadar daha şaşırabiliriz
başımıza hep gelen şeylere
bilindik, şaşkınlıktan uzaklarken bu kadar?

peki ne kadar daha inanabiliriz
nefeslerimiz baştan sona buğdan
yaşamayı külfet edinen ruhumuz tükenirken
peki ne kadar daha savunulabilir
var olduğu hissedilen
merhametli bir yaradan?