19 Ağustos 2007 Pazar

...

bulutları sıkıyor huysuz yaşlı kadın
sokakta oynayan çocuklar ıslansın diye
bense oturmuş koyu gölgede kuru bir yere
şemsiyeleri sayıyorum
sonra damlaları
aklımdan geçenleri aklından geçiren başkası var mı?
aynı genişlikte damarlardan akıyor kanımız
aynı proteinlerden oluşmuş kaslarımız
neden bu farklılık
kimse yok mu aşk dışında isteği olan
barışı malzeme yapmadan arzulayan
şemsiyeleri gereksiz bulan
damlaları saymaya çalışan
varolan tüm vahşetten, boşvermişlikten utanan
bu gece
dünyanın herhangi bir enleminde
aynı boylama denk gelen
kimse yok mu
sadece ben miyim
kafasını ıslak toprağa gömmek isteyen?

...

Bosna, Ruanda, Liberya ve Darfur
ölü çocukların beşiği oldu kara kıtanın toprağı
beyaz siyahı, siyah koyu siyahı
gündüzün geceye etmediğini yaptı insanoğlu
karanlıkla budadı insanı
Bosna, Ruanda, Liberya ve Darfur
din, ırk, ot, bok
aşina oldu aç anaların topukları kırmızıya
hala yaşayan varsa orada
merak etmeyin
bulanıyor midem haberlerde rastlayınca
iğreniyorum insanlardan
özellikle bağırsakları dışarıdaysa
Bosna, Ruanda, Liberya ve Darfur
şeffaf, sarı, koyu siyah önemi yok
sıvıysa veya parlıyorsa
topraktan çıkan herşey daha değerlidir
batılı olmayan bir insandan
veya insan değildir batılı olmayan
Bosna, Ruanda, Liberya ve Darfur
öğütülmüş coğrafyanın diş arasında sıkışan insanları
merak etmeyin, az kaldı
insanlar değil ama doğa dayanamadı
küresel ısınarak
itler gibi susatarak
hepimizin intikamını
hepimizden alacak
Paris, Londra, İstanbul ve Roma
New York, Madrid, Hong Kong ve Berlin
sizlerde ferah tutun içinizi
henüz kaçırmış sayılmazsınız bu taze ezilişi
evlerinizin rahatında, uzanarak bekleyin
yakında yeni katliamımızın filmi vizyonda olacak
seyredin...

...

yalnızlık, kabuk bağlamış yaradır
aşksa o kabuğu kaldıran
sevgili, kabuksuz açık yaradan
hızlıca çekilmiş yara bandıdır
ayrılıkta hunharca acıtan...

...

tabutuysa bedenim ruhumun
mezar taşı burnumdur,
ölümüyse eğer hayat
ölmek borcumdur,
derisi suya, ciğerleri havaya muhtaç yunusların
denize mahkumiyeti gibi zaten yaşamak,
kendini kandırarak, sersefil,
gün gelir ölünür mesele değil...

...

kırık ay sallanıyor semada
yarım kalmışlıkların keskin ucuyla
içimde oyulmuş bir parça var
seni koyduğum yerin hemen yanında
kirpiklerim uykusuzluğun isyanında
pul pul olmuş derim
bir kuş gibi kırıp kanadımı
altıbin metreden düşüp ölebilirim
duvarın kuytusunda bir kiremitin
tozdan kararmış sıvasına gömülebilirim
-e bilirliğimden sıkılıp
bir gün tüm hoyratlığıyla yağan
sağnak asit yağmurunda eriyebilirim
ama mevsim yaz
tuğlasız binalarla döşenmiş her taraf
ve kanadım yok kırılacak
öyle böyle değil korkularım
yokluğunda hepsi azacak
bazen yüzaltmış kilometre hızla giden
bir arabanın ön camına çarpan
şişko bir sivri sinek gibi hissediyorum
başkalarının kanıyla kanayan
korkuyorum
dalgaları dondurulup hapsedilmiş bir deniz var duvarımda
onunla boğuluyorum...