29 Nisan 2007 Pazar

...

saat dört yirmiyedi
akşamın puslu kokusu
bir sen geçiyorsun paralelinde beyoğlunu
korkuyorsun yolunun üzerindeki çingenelerden
telaşla hızlanıyor adımların
soluğun sıklaşıyor
kalbin benim için hiç atmadığı kadar sık çarpıyor
saat dört yirmiyedi
akşamın sisli kokusu
bir ben geçiyorum istiklalin tam ortasından
bir markiz pastanesi geçiyor sağımdan
sol tarafımda bir konsolosluk duruyor benim toprağım olmayan
hızlı hızlı yürüyorum
koşuyor olurdum biraz daha hızlansam
yolumun üzerindeki bütün atomlara çarpıyorum
hiçbiri beni durduramıyorlar
saat dört yirmiyedi
senin kulakların ürperiyor şımarık bir çocuk çığlığıyla
dişi bir karga soluyor hızlı nefeslerinden birini
pariste takım elbiseli adamlar saçmalıyor
çark caddesinde sakarya'nın ve sakarya caddesinde ankara'nın
insanlar birbirine çarpıyor
saat dört yirmiyedi
ölesiye korkuyorum
etrafımda olanlar umurumda değil
sarhoşların, tinercilerin, travestilerin içinden geçiyorum
hepsinin içi kan kokuyor ama koku salt değil
ölesiye korkuyorum
korkuyorum ölememekten
öyle böyle değil ölesiye
korkuyorum
saat dört yirmiyedi
ölmekten korkan biri ölüyor
saat dört yirmiyedi
korkuyorum
korkudan ölünmüyor...

Hiç yorum yok: