1 Eylül 2007 Cumartesi

...

elimde kalem, gözümde nem
ayakkabılarımda ter
bir hapis parmaklıkları paralel
ve hapis içinde bir kafes
kafeste küçük ince bir ses
korkuyorum özgürlükten,
şimdi salsam seni
parlak güneşle yıkanan maviliğe, ölürsün
ölüm doğurur ölümler
sevimli bir kedinin dişlerine bürünürsün
inan bana ne mapusluk ne ölüm
pişmanlığım sendendir
bir tek seni öldürdüm
ellerimde kanın süzüldü
ve ben sessiz sıcak bedenine
kefen olup göründüm
yalanım yok ama dürüstte değilim
artık sana ne desem
artık sana ne demesem
şimdi sen beni nasıl sevsen
şimdi sen
paslanmış demir kabarıklığında
is tutup yıpranmış bacalar gibi
tüten benden
kirlenmeden, nasıl geçsen...

Hiç yorum yok: